Hukuk kavramının değer-olgu ve olan-olması gereken yönündeki içerik ve amacı, hukuku açıklamada çeşitli hukuk okulları ortaya çıkarmıştır. Burada hukukun kaynağı sorununa farklı yaklaşımlar söz konusudur.
Aşağıda çeşitli yaklaşımlar sırasıyla ele alınacaktır.
Doğal Hukuk Okulu (Yaklaşımı)
- İlk çağlardan başlayarak günümüze kadar olan süreçte pozitif hukuka yön vermek, devlet gücünü sınırlamak üzere öne çıkan görüşlere Doğal Hukuk Yaklaşımı denmektedir.
- Modern anlamda insan hakları düşüncesinin yerleşmesi doğal hukuk yaklaşımının bir ürünüdür. Çünkü insanın doğal, vazgeçilmez ve ihlal edilmez haklara sahip olduğu, ayrıca siyasi iktidarın da bu haklara saygı göstermekle yükümlü olduğu ilkesini benimser.
- Doğal hukuk pozitif hukukun üzerinde yer alır ve hukukun nasıl olması gerektiğini anlatır.
- Doğal hukuk kuralları, doğada var olan ve akıl yoluyla bulunabilen kurallardır.
- Doğal hukuk anlayışında insanlık döneminin tarihi boyunca zamanına göre değişiklik göstermiştir:
-
İlk Çağlarda Doğal Hukuk Yaklaşımı:
İlk Çağ’da doğal hukuk kavramı kendi öz anlamında yani doğal hukuk doğadan kaynaklanan, doğanın hukuku anlamında kullanılmıştır. Bu dönemde ““Doğa” doğal düzen demektir. Bu yüzden doğanın düzeni toplumsal düzene uygulanmalıdır.” görüşü hakimdir.
Kallikles’e göre doğada kuvvetli olan hayvanlar daha güçsüz olanları yenip yok ederek yaşamaktadır. Doğa da insana aynı şeyi emretmektedir.
Aristo ve Ulpianus’a göre hukukun temeli biyolojik tabiattır.
-
Orta Çağ’da Doğal Hukuk Yaklaşımı:
Bu çağa gelindiğinde doğal hukuk kavramı, ilahi düzenin kuralları yani dini hukuk olarak anlaşılmıştır.
Aziz Augustinus doğal hukuku “Tanrı’nın ifadesi olan ebedi bir kanun” olarak tanımlamış ve dinsizlerin ve din yolundan sapanların cezalandırılmasını önermektedir. Bu önerisi ilk defa 1183 de İtalya’da kurulan Engizisyon Mahkemelerinde uygulama alanı bulmuştur.
Thomas Aquinas adlı düşünür insani kanunların ilahi ve ebedi kanunlara uyması gerektiğini belirtir. Ayrıca ebedi kanunların evreni yaratan ve yöneten kanunlar olduğunu ifade eder. Bu kanunlar ilahi iradeyle ifade edildiği için hukukun kaynağı beşeri irade değil, ilahi iradedir.
-
Yeni Çağ’da Doğal Hukuk Yaklaşımı:
Bu dönemde ise doğal hukuk laikleşerek içerik değiştirmiş ve akli hukuk anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Buna göre hukuk insan aklının ürünüdür.
Hugo Grotius’a göre insanlarda akla göre yaşama içgüdüsü vardır. Bu içgüdünün de hukukun kaynağını oluşturduğunu öne sürer. İnsan aklının doğası gereği iyiyi ve kötüyü ayırt edebilir. İnsan aklı verilen sözün tutulmasını emretmektedir.
>Örnek vermek gerekirse kişinin sahip olduğu şeyler üzerindeki hakkına herkesin saygı göstermesi, herkesin kusuru ile sebep olduğu zararı tazmin etmesi, herkesin başkasına ait şeyleri sahibine vermesi, herkese hak ettiği cezanın verilmesi doğal hukuk kurallarıdır.
>Bunlar akla uygun oldukları için geçerlidir ve insan aklının doğasından kaynaklanır.
>Doğal hukukun emirleri Tanrı’nın da emirleri, yasakları Tanrı’nın da yasaklarıdır. Hatta Tanrı bile doğal hukuku değiştiremez. Böylece Grotius, doğal hukuku laikleştirmiştir.
-
Sosyolojik Hukuk Okulu (Yaklaşımı)
- Bu akım, hukukun kaynağını toplumsal ilişkilerde bulunan “toplumsal gerçeklikte” bulunduğunu kabul eder.
- Bu nedenle de hukukun kaynağı konusunda kanun koyucunun iradesini, insan aklını ve aynı şekilde hukuki pozitivizmin şekli (biçimsel) hukuk anlayışını reddeder.
- Bu Akım, hukuku sosyal hayattaki etkinliği bakımından ele alır.
- En önemli temsilcileri Ehrlich, Pound ve Duguit’dir.
- Yasama etkinliğinin başarılı olabilmesi ve bu suretle adaletin gerçekleşebilmesi için, öncelikle toplumun sosyal şartlarının iyice bilinmesi gerekir.
Tarihçi Hukuk Okulu (Yaklaşımı)
- Tarihsel hukuk kuramı, hukuku ulusların tarihlerine dayandırır.
- Hukuk bir ulusla doğar yaşar ve gelişir. Bir yasa koyucunun iradesine bağlı değildir.
- Almanya’da Friedrich Carl von Savigny tarafından temsil edilmiştir. Savigny’e göre hukuk, “halk ruhu”ndan doğar.
- Savigny kanunlaştırmaya karşıdır. Ona göre kanunlaştırma hukuku kalıplara sokmak, halk ruhundaki doğal gelişimini engellemektir.
- Gerçek hukuk örf ve âdet hukukudur. Hukuk evrensel olamaz.
- Tarihçi okul yasaları insanlar tarafından tasarlanıp kurgulanmasına karşı olduğu kadar resepsiyona da karşıdır. Yasa koyucu ancak halkın hukukunu saptamalı, yasa haline getirmeli ve düzenlemelidir.
Analitik Hukuk Okulu (Yaklaşımı)
- Bu yaklaşımda vurgu egemene ve onun buyruklarına yapılmaktadır. (Devlet Otoritesi)
- Bu anlayışta ahlâk ve din kurallarına değil, bir egemen (devlet) tarafından yaratılmış hukuk kurallarına gönderme yapılır.
- Analitik hukuk teorisi, bir hukuk sistemini belirli bir zamanda fiilen olduğu şekliyle ele alır ve temel kavramlarına ayırır.
- Bentham, hukukun ancak, ahlâk, din ve bu gibi konulardan bağımsız bir şekilde otonom bir alan olarak ele alındığı takdirde doğru bir şekilde anlaşılabileceği temelinden yola çıkmış. Böylece tüm doğal hukuk anlayışını reddederek büyük bir ilerleme kaydetmiştir.
- Bu atmosferde, doğal hukuktan pozitif hukuka geçiş Grotius, Hobbes ve Hume gibi felsefeciler tarafından gerçekleştirilmiştir.
- Bu anlayış İngiliz hukuk düşüncesinde 19. yüzyılda hâkim olmuş. Aynı zamanda, Amerikan hukuk düşüncesinin oluşumuna da katkıda bulunmuştur.
- Bununla birlikte analitik hukuk teorisi, Kıta Avrupası’nda önemli bir taraftar kitlesi bulmamıştır.
- İngiliz analitik hukuk teorisi John Austin ismi ile özdeşleştirilmiştir.